Thursday, February 28, 2019

Şubat ayında yaz günleri

Pazartesi günü parklar, plajlar, birahaneler, sokak kahveleri yarı çıplak insanlarla doluydu, bikiniyle, şortla güneşlenenler vardı. Sıcaklık 20 derecenin üstüne çıkmıştı. Havada tek bir bulut yoktu. Salı hava daha da ısındı. Ancak Güney İspanya ya da Kuzey Afrika gibi bir yerde değildik. Burası İngiltere’ydi, daha bahar bile başlamamıştı; şubat ayının son günlerindeydik. Böyle sıcaklıklar, daha önce bu ülkede, şubat ayında hiç görülmemişti. Küresel ısınma ve iklim krizi belli ki umulandan ya da kamuoyuna açıklanandan çok daha hızla ilerliyordu. 

Geçen yıl aynı günlerde ülke kar altındaydı, sıcaklık -5 oc ile -12 oc arasında dolaşıyor ancak rüzgâr ve nemden dolayı -13 oc ila -15 oc gibi hissediliyordu; 

(...)

Yazının devamını okumak için tıklayınız

Monday, February 25, 2019

Yangın yerinde mazotla dolaşmak

Dünya yangın yerine dönmüş durumda. Münih Güvenlik Konferansı’nda yaşananların gösterdiği gibi ABD yönetimi adeta elinde mazot bidonlarıyla dolaşarak ateşleri besliyor.

Her yerde yangın… 
Venezüella’dan Suriye’ye, Nikaragua’dan Yemen’e, Afganistan’a; Kuzey Kore’den Keşmir’e, Balkanlar’dan İsrail-Filistin sorununa, Karabağ, Güney Osetya’ya; Ruanda’dan, Fildişi Kıyısı’ndan Çat, Kongo, Sri Lanka’ya savaş, iç savaş, terörizm. Etnik, dini çelişkilerle sarsılan iki nükleer güç, Pakistan ve Hindistan Keşmir’de yine düelloya hazır iki silahşor gibi göz göze… 
Hemen her zaman belli doğal, mineral, enerji kaynaklarının paylaşımıyla, ticaret yollarının kontrolüyle yakında ilgili bu çatışma noktalarının her birinde ABD, Çin, Rusya gibi büyük ve nükleer silahlara sahip güçlerin çıkarları sık sık çatışıyor. 

(...)

Thursday, February 21, 2019

Sahte ikilem

Son yıllarda kitlelerin siyasete ilgisi hatta doğrudan katılma arzuları artıyor. Sağ popülist akımlar yükselirken, pazartesi yazımda aktardığım gibi, sermayenin sözcülerinin sosyalizm korkusu nüksediyor, faşizm tehlikesi giderek güçleniyor. Sol hareket, Türkiye’de siyasal İslamın, rejimin yükselişini önleyememişti, dünyada da bu yeni hareketlenmeye yön veremiyor.
Ne birine öbürü... 
Bu başarısızlıkların arkasında, yanlış bir ikilem yatıyor. Bir yaklaşım neo-liberalizmin, küreselleşmenin yıkımına karşı “kitleleri” ekonomik talepleri, maddi çıkarları savunarak, siyasal İslamın, sağ popülizmin etkisinden kurtarmaya, dalgayı tersine çevirmeye çalışıyor. Bunun tam karşısındaki yaklaşım adeta “ekonomik değil aptal, kültürel” diyerek, kitleleri, siyasal İslamın, sağ popülizmin etkilerden kurtaracak kültürel politikalar arıyorlar. 

Her ikisi de patinaj yapıyor...

Monday, February 18, 2019

Ah! Yine o ‘hayalet’

Yine kapitalizmin sözcüleri her yerde o hayaleti görmeye başladılar. Korkuyorlar ama onu, kendileri çağırdılar.,
Üstelik bu sefer de ‘cool’ 
Geçen yıl temmuz ayında Trump’ın İngiltere’ye gelme olasılığına karşı toplumda bir itiraz dalgasının yükseldiği günlerde, ITV kanalı “Good Morning Britain” programında konuyu masaya yatırdı. Programın, maço halleriyle kadınlara illallah dedirtmiş sunucusu Pierse Morgan, aklınca solun tutumunu teşhir etmek için, pek de fazla düşünmeden, belki de nasıl olsa genç kız, üstelik de siyah, ben ezer geçerim inancıyla Ash Sharkar’ı misafir etti...

(...)

Thursday, February 14, 2019

40. yılında karşı-devrim dersleri

İran’da “karşı-devrimin” 40. yıldönümünde çıkarılması gereken çok önemli dersler var. Bu dersler bizim “hikâyemizle” de örtüşüyor. 

İran Devrimi” olarak 40. yıldönümünde anılan tarihsel “olay” aslında bir karşı-devrimdi. Devrim, 1970’lerin ikinci yarısında patlak veren, işçilerin, kent yoksullarının ayaklanmalarıyla, üniversitelerden, meslek odalarından yükselen ekonomik demokratik taleplerle başladı; 1978’de işçi hareketinin yaygın katılımıyla, grevlerle, hatta genel grevlerle, silahlı sol örgütlerin eylemleriyle devam etti ve Şah rejimini devirdi. Bu devrimci süreç içinde yükselen siyasal İslam hareketi devrimci dalgayı adım adım etkisi altına aldı, devrimci unsurları tasfiye etti, bir karşı-devrimle kendi rejimini kurdu.

(...)

Yazının devamını okumak için tıklayınız

Thursday, February 07, 2019

‘Ulusal çıkar’ diye başlayıp... -II

“Ulusal çıkar” diye başlayınca yanlış bir yere gitme tehlikesi var. Ancak doğru bir yere gitmek de mümkün, hatta gerekli. Çünkü, dünya yeni bir döneme girerken ulus devletin önemi artıyor!
Her şey dağılıyor
Davos risk raporuna, The Economist’in “Slowbalization” (Küresel yavaşlama) başlıklı kapağına bakmak yeter: ABD hegemonyasına dayanan, Batı merkezli dünya düzeni, 30 yıldır kapitalizmin yapısal krizini yöneten neo-liberal küreselleşme dağılıyor. Çevre kirlenmesi, iklim krizi, gezegenin ekolojik dengelerinin, türlerin yok olma süreci giderek hızlanıyor.
Dağılmanın toplumsal sonuçları, Trump, Brexit, sağ/faşist popülizm, yeniden başlayan nükleer silahlanma, teknolojik egemenlik yarışı, devleti yöneten politikacıların yetersizliklerinin yol açtığı meşruiyet ve egemenlik krizleri her gün çeşitleniyor.
Ülkelerin vatandaşları, gözlerini devletlerine çeviriyor, kendilerini bu dağılmanın etkilerinden korumak için bir şeyler yapmasını bekliyorlar. Bu da bizi bir korunma, güvenlik aracı olarak ulus devlete getiriyor.

(...)

Monday, February 04, 2019

‘Ulusal çıkar’ diye başlayıp...

Ulusalcı, Kemalist entelijansiya arasında son dönemde yaygın bir saptama var: “Ulusal çıkar söz konusuysa...” diyerek başlıyor, ““Milli duruşa ihtiyaç var” gibi ifadelerle siyasal İslamın AKP yönetimiyle birlik olmaya doğru gidiyor. 

İyi de “ulus” bir çuval patates değil. İçinde kapitalisti var, emekçisi var; zengini var, yoksulu var. Ayrıca herkes Türk ve Sünni de değil! Hangisinin çıkarından söz ediyorsunuz? Ayrıca, son yıllarda “ulus”a neler olduğunun, vatandaşlarının geleceğine nasıl ipotek konulduğunun fakında mısınız? Bu ulusu oluşturan vatandaşlar Aydınlanma geleneğinden hızla koparılarak, bir “yeni ortaçağa”, modernite, hatta Rönesans öncesinin karanlığına sürükleniyorlar, giderek eşitlik, demokrasi, özgürlük ideallerini kaybederek, bir ümmet olmaya doğru yeniden şekillendiriliyorlar. Farkında değil misiniz? Yoksa siz Aydınlanma geleneğine ait değil misiniz?


Yazının tamamını okumak için tıklayınız