Monday, December 31, 2018

18’den 19’a rejim ve muhalefet

2018 hem Siyasal İslamın AKP rejiminin hem de ana muhalefet partisi CHP’nin iflasının açıkça sergilendiği bir yıl oldu.

Huzur ve adalet… 
Halkoyuna serbest ve adil seçimlerle başvurmaktan korkan bir rejimin, aslında, azınlığı temsil eden, her an başına bir şey gelmesinden korkan bir rejim olduğu açıktır. Bu korkunun arkasına adalet, ekonomi ve dış politika alanlarında birbirini izleyen fiyaskolar yatıyor.

(...)

Thursday, December 27, 2018

Siyasal İslamın sefaleti

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in başına gelenlere hiç şaşırmadım. Siyasal İslam, Türkiye’de, emperyalizmin desteği, “yetmez ama evet” soytarılığının katkısıyla iktidara yerleştiğinden bu yana ülkenin modern seküler kültürüne yönelik saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Şimdi,sanatın alanı adeta bir “Çorak Ülke”: “Hangi kökler kavrar, hangi dallar büyür / Bu taş döküntüde?


(...)

Monday, December 24, 2018

Ulusalcılık mı? Teşekkür ederim, istemem

Bir zamanlar küreselleşmecilik, birkaç yıl içinde “yadsınamaz gerçeklik”düzeyine çıkmıştı, en işlevsel kavramdı, zamanın ruhunu belirliyordu. Şimdi, küreselleşmecilik tükendi. Onun sonuçlarına karşı yükselen sağ ve sol popülist hareketlerin içinde ulusalcılık yükseliyor, en işlevsel kavram olarak zamanın ruhunu belirlemeye başlıyor.

Bir şeylerin ikinci gelişi
Küreselleşme “yadsınamaz gerçeklik” düzeyine çıktığı yıllarda, 1994’te, Ankara Mimarlar Odası’nda Küreselleşme mi? Teşekkür ederim, istemem” başlıklı bir sunuş yapmıştım. Yaklaşımım bir etik ilkeye ve iki gözleme dayanıyordu. 

(...)

Thursday, December 20, 2018

Toplumun [G]erçeği olarak sokak

Toplumda siyasi iktidarı eline geçirmiş olanların, mükemmellik izlenimi verebilmek, tek seçenek olduklarını kanıtlayabilmek için bastırmak, görünmez kılmak zorunda kaldıkları “seslerin” ve “bedenlerin” geri geldiği, kendilerini gösterdiği seslerini duyurduğu yerdir sokak

Sokak “seçildim istediğimi yaparım” diyen politikacılara, demokrasinin seçimlerden öte bir şey olduğunu gösterir. Sokak, kurtarıcı lider fantezisini deler, [G]erçeği ortaya koyar, liderlere yanlış politikaları değiştirmeleri için, topluma da otokratlardan, despotlardan kurtulmak için bir fırsat penceresi açar.

(...)


Yazının devamını okumak için tıklayınız


Not: Düzeltme servisi  köşeli parantezleri kaldırarak ve büyük harfi değiştirerek [G]erçek ile gerçek arasında yaptığım ayırımı bulanıklaştırmış. Okurken akılda tutulmasında yarar var...
"gerçek" gerçekliğin içindeki, simgeleştirilebilen, verili anlamlar sistemi içinde tanımlanabilen şeylere ilişkin. [G]erçek ise gerçekliğe ve onun anlamlar sistemine istikrar kazandırabilmek için bastırılan, susturulan, gösterilmeyen şeylere ilişkin

Monday, December 17, 2018

‘Absürdistan’da gezintiler

Toplumun dokusu lime lime, ekonomik yapının her tarafı dökülüyor. Son yıllardaki seçimlerin gösterdiği gibi çoğunluğu Müslüman bir ülkede, artık azınlık olduklarını biliyorlar. Ancak ne yapacaklarını bilemiyorlar. Çünkü içinde yaşadıkları realite, kafalarının içindeki fantastik realite resminden çok farklı. Gittikçe daha fazla korkuyor, hırçınlaşıyorlar. 

Son tren kazası, bu gidişin bir semptomu.


(...)


Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, December 13, 2018

‘Sarı Yelekler’ ve üçüncü ‘şey’

Fransa’yı sarsan, tüm dünyanın ilgisini çeken, “Sarı Yelek” isyanına katılanlar, “dün yoktuk, bugün varız” diyorlar. Dün, bastırılarak görülmez kılınanın, bugün aniden büyük bir şiddetle görünür hale gelmesi, toplumda bir değişimin başladığına işaret ediyor. Bu başlangıç “şimdi ne oluyor”, bu nedir” sorularını da berberinde getiriyor. Cevapların çeşitliliği, Le Monde’un deyimiyle entelektüellerin de bölündüğünü gösteriyor.

Ne oluyor? 
“Sarı Yelek” isyanının çapı, şiddeti, yönetilenlerin artık eskisi gibi yönetilmek istemediğini gösteriyor. Fransa devlet başkanı Macron’un televizyona çıkarak, “kimilerinizin canını yaktığımın ayırdına vardım” diye başlayan konuşmasında verdiği, tavizlere bakılırsa, yönetenler de artık eskisi gibi yönetemiyorlar. Öyleyse, Fransa bir milli krizden içeri ilk adımını atmış. Ancak, yönetenlerle ve yönetilenler arasındaki ilişkiyi çözebilecek bir üçüncü “şeyin” yokluğu hemen kendini gösteriyor.

(...)

Monday, December 10, 2018

Tehlikenin farkında mısınız?

Gelecek kuşakların, çocuklarımızın, torunlarımızın yaşamlarını güvenceye alacak biçimde yaşamıyoruz. Bu, insan türünün varlığı açısından en büyük ahlaksızlık, en büyük tehlike değil midir?

Biz de bir zamanlar… 
Krizler birbirini besliyor (ekonomik, siyasi, iklim, gıda, su, göçmenler); yerel savaşların, yine bir büyük savaş olasılığının içinde yaşamaya çalışıyoruz. Irkçı ve dinci faşizm yeniden yükseliyor. 
Başka bir dünyada yaşıyor olabilirdik, eğer bizden önceki kuşaklar bizi düşünüyor olsaydı. Biz de bir zamanlar “gelecek kuşaklardık”. Gelecek kuşakların geleceğini güvence altına almak da bugünkü kuşağın en önemli ahlaki görevi değil midir? 
Katoviçe’de toplanan Birleşmiş Milletler İklim Konferansı vesilesiyle bu soru yine gündeme geldi.
(...)

Thursday, December 06, 2018

En büyük tehlike

Pazar günü Polonya’nın Katoviçekentinde Birleşmiş Milletler örgütünün düzenlediği iklim değişikliği konferansında konuşan, “Mavi Gezegen” gibi ünlü doğa filmleri yapımcısı David Attenborough (94) “binlerce yıllık tarihimizde, insanlığı tehdit eden en büyük tehlike iklim değişikliğidir” diyordu. Attenborough’ya göre iklim değişikliği “uygarlıkların çöküşüne, doğal dünyanın çoğunun yok olmasına yol açabilir”. 
Attenborough haklı ama, gereken önlemleri alma konusunda, sözünü ettiği “uygarlıkların” liderliklerinde büyük bir direnç var. Adeta, halklarını bile bile yok olmaya doğru götürüyorlar. Beckett’in deyimiyle “üzerinde düşünmeye değer”.

Bir ‘şeyin’ hakikati 
Attenborough “uygarlıklar” diyor ama, aslında bu gezegende artık tek bir uygarlık var: Kapitalist uygarlık. Tüm farklı uygarlıklar olarak tanımlanan yaşam ve kültür dünyaları, artık kapitalizmin dayattığı önceliklere, gereksinimlere göre yaşıyorlar, yaşadıkça da dönüşerek özgünlüklerini kaybetmeye devam ediyorlar. 

(...)


Yazının devamını okumak için tıklayınız

Monday, December 03, 2018

Üç rapor bir soru

Geçen günlerde yayımlanan üç rapor, çok önemli bir soruyu gündeme getirdi. Raporlardan ikisi küresel ısınma, iklim değişikliği eğilimleri ve olası sonuçlarıyla ilgili. Üçüncüsü de Uluslararası Enerji Ajansı’nın (UEA) 2018 Dünya Enerji Raporu. Soruya gelince o yazının sonunda..

(...)


Yazının tamamını okumak için tıklayınız