Manchester’da bir İslamcı teröristin bombalı intihar saldırısından sonra, “ruh hastası”, “yalnız kurt” klişesi gündeme gelmedi. Bu intihar eylemcisi Libya’da savaşmıştı, güçlü ve uzmanlık gerektiren karmaşıklıkta bir bomba kullanılmıştı. Yaygın bir yerel ve uluslararası destek ağı da söz konusu.
Bu kez “yalnız kurt” klişesinden kurtulduk, ama, “İslam bu değil”, “Bu katliamlar Batı’nın dış politikasıyla ilişkilendirerek haklı çıkarılamaz”, gibi itirazlar hâlâ canlı.
Bu itirazlarda bir gerçeklik payı var; duyunca başımızı bilgiççe sallayıp rahatlayabiliriz.
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Monday, May 29, 2017
Thursday, May 25, 2017
İran nereye biz nereye
Ruhani başkanlık seçimlerini 2013 yılında oyların yüzde 51’ini alarak kazanmıştı. Geçen hafta yüzde 57 ile yeniden kazandı. Karan, Cerrahoğlu,Atay arkadaşlarımız, yazılarında başkanlık seçimlerinin adaylarını ve ortamını irdelediler. Tayfun Atay’ın tarihsel zeminde yaptığı karşılaştırma çok ilginçti. Ben farklı bir açıdan bakarak, “İran nereye Türkiye nereye?” sorusunu sormak istiyorum.
(...)
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
(...)
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Thursday, May 18, 2017
Hegemonyalar çarpışınca...
Pekin’de 14-15 Mayıs’ta toplanan uluslararası “Bir Kuşak ve Bir Yol” (BKBY)forumu, Atlantik’ten Pasifik’e uzanan, Robert Kaplan’ın deyimiyle, “süper kıtanın” üzerinde iki hegemonyanın birbirleriyle çarpışma yolunda ilerlediklerini düşündürüyordu.
İki hegemonya
Bu, iki hegemonyadan biri, II. Dünya Savaşı’ndan sonra, ABD liderliğinde şekillenen, Soğuk Savaş’tan sonra küreselleşme kavramıyla tanımlanan, “Batı”kapitalizmine ilişkin. Diğeri de Çin’in yükselmeye başlamasının bir ifadesi olarak şekillenmekte olan bir hegemonya. Bu iki farklı hegemonya alanına iki farklı “küreselleştirme” projesi olarak da bakabiliriz.
Yazının devamını okumak için tıklayınız
İki hegemonya
Bu, iki hegemonyadan biri, II. Dünya Savaşı’ndan sonra, ABD liderliğinde şekillenen, Soğuk Savaş’tan sonra küreselleşme kavramıyla tanımlanan, “Batı”kapitalizmine ilişkin. Diğeri de Çin’in yükselmeye başlamasının bir ifadesi olarak şekillenmekte olan bir hegemonya. Bu iki farklı hegemonya alanına iki farklı “küreselleştirme” projesi olarak da bakabiliriz.
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Monday, May 15, 2017
Seçmen ve ekonomik kaygıları
Clinton’ın “It’s the economy stupid” (konu “ekonomidir aptal!”) uyarısından bu yana geçen 25 yılda galiba bir şeyler değişti. Seçmen artık, sanki ekonomik kaygılarla değil de, kültürel ideolojik nedenlerle oy veriyor.
Sol eğilimli The Nation dergisinin yaptığı kapsamlı bir araştırma, 2016 seçimlerinde seçmenin Trump’ı, ekonomik kaygılarla değil ırkçı ön yargıların etkisiyle seçtiğini düşündürüyor. Oxford Economics’in sonuçlarını 4 Mayıs’ta yayımladığı, 25 ülkeyi kapsayan bir araştırma, sağ popülizmin 35 yıldır istikrarlı bir biçimde yükseldiğini saptarken seçmenin esas olarak ekonomik kaygılarla değil, göçmenlerin etkisiyle oluşan bir “kültürel stres” altında oy verdiğini savunuyor.
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Sol eğilimli The Nation dergisinin yaptığı kapsamlı bir araştırma, 2016 seçimlerinde seçmenin Trump’ı, ekonomik kaygılarla değil ırkçı ön yargıların etkisiyle seçtiğini düşündürüyor. Oxford Economics’in sonuçlarını 4 Mayıs’ta yayımladığı, 25 ülkeyi kapsayan bir araştırma, sağ popülizmin 35 yıldır istikrarlı bir biçimde yükseldiğini saptarken seçmenin esas olarak ekonomik kaygılarla değil, göçmenlerin etkisiyle oluşan bir “kültürel stres” altında oy verdiğini savunuyor.
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Thursday, May 11, 2017
Veba ile kolera arasında...
Bir gözlemci, “Fransız halkı veba ile kolera arasında kalınca kolerayı seçti”diyordu, ben de, “yeni bir seçenek yaratılamazsa, 2019’da biz de kendimizibenzer bir konumda bulacağız” diye düşündüm. Neyse, biz şimdilik Fransız “halkının” sorunlarına odaklanalım.
Rahat bir nefes...
Başkanlık seçimlerini Macron kazandı, sağdan sola kurulu düzen rahat bir nefes aldı: “Popülist dalga kırıldı”, “Avrupa Birliği kurtuldu” filan... Gerçekteyse tehlike geçmedi. “Popülist” dalgaya enerjisini veren ekonomik sosyal kültürel kriz aşılamıyor, Ulusal Cephe’nin oyları artıyor.
Başkanlık seçimlerini Macron kazandı, sağdan sola kurulu düzen rahat bir nefes aldı: “Popülist dalga kırıldı”, “Avrupa Birliği kurtuldu” filan... Gerçekteyse tehlike geçmedi. “Popülist” dalgaya enerjisini veren ekonomik sosyal kültürel kriz aşılamıyor, Ulusal Cephe’nin oyları artıyor.
(...)
Monday, May 08, 2017
Yeni gerçek[çi]lik
“Türkiye artık yeni bir sisteme geçti. İstesek de, istemesek de 2019 Başkanlık seçimlerini bu yeni parametrelerle düşünmek” gerekiyor türünden saptamalar, siyasi olarak zararlı, ahlaken de sakıncalıdır. Türkiye’de bir süredir yeni bir gerçeklik şekilleniyordu. Referandum bu yeni gerçekliği dünyaya getirmedi, yalnızca “vaftiz” etti.
Tarih ve durum
Bir toplumsal gerçeklik aniden, ex nihilio ortaya çıkmaz. Bileşenleri eski gerçekliğin çelişkileri, çatlakları içinden çıkarlar. Bunların aktif varlığı egemen gerçekliğin istikrarını bozar. Yeni gerçeklik bu süreç içinde şekillenir, zamanla kendi ekolojik egemenliğini kurarak, eskisinin yerine geçer.
Bir toplumsal gerçeklik aniden, ex nihilio ortaya çıkmaz. Bileşenleri eski gerçekliğin çelişkileri, çatlakları içinden çıkarlar. Bunların aktif varlığı egemen gerçekliğin istikrarını bozar. Yeni gerçeklik bu süreç içinde şekillenir, zamanla kendi ekolojik egemenliğini kurarak, eskisinin yerine geçer.
(...)
Thursday, May 04, 2017
Bir laboratuvar olarak Fransa
Fransız başkanlık seçimleri, faşist (Le Pen), komünist (Melanchon), oportünist (Macron), hırsız (Fillon) ile başladı. Komünist ve hırsız elendi. İkinci turda faşist ve oportünist arasında seçim yapmak gerekecek. Bu tatsız seçenek aynı zamanda çok tehlikeli bir duruma işaret ediyor.
Siyasi tercihler var olan “durum” (gerçekliğin koyduğu sınırlamalar) içinde, ya bu “durumu” arzulanan bir yönde değiştirmek ya da arzulanmayan bir yönde değişmesini engellemek için yapılır. Tercih yaparken gerçekliğin koyduğu sınırları görmezden gelerek kendi “ruhunun saflığına” uygun davrananların tercihleri, çoğu kez, “ruhun saf kalma arzusunun” tam tersine sonuçlar üretirler.
Gerçekliğin ‘durumu’
Kapitalizmin yaşamakta olduğu yönü belirsiz dönüşüm (ekonomik, siyasi, ekolojik, hatta kültürel) sürecinin özelliklerini, gerek...
(...)
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Siyasi tercihler var olan “durum” (gerçekliğin koyduğu sınırlamalar) içinde, ya bu “durumu” arzulanan bir yönde değiştirmek ya da arzulanmayan bir yönde değişmesini engellemek için yapılır. Tercih yaparken gerçekliğin koyduğu sınırları görmezden gelerek kendi “ruhunun saflığına” uygun davrananların tercihleri, çoğu kez, “ruhun saf kalma arzusunun” tam tersine sonuçlar üretirler.
Gerçekliğin ‘durumu’
Kapitalizmin yaşamakta olduğu yönü belirsiz dönüşüm (ekonomik, siyasi, ekolojik, hatta kültürel) sürecinin özelliklerini, gerek...
(...)
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Monday, May 01, 2017
1 Mayıs
İlk kez 1 Mayıs’a bu kadar boğucu bir havada giriyoruz. Bu, devlet şiddeti altında ezilmekten farklı bir durum. Siyasal İslamın parçası olmayan kesimin, toplumun neredeyse yarısının içinde yaşadığı seküler demokratik, kültürel siyasi ekosistem yok ediliyor. Bu kesimin, ya siyasal İslamın iradesine boyun eğmesi (psikolojik ve ahlaki olarak intihar etmesi) ya da fiziki olarak yok olması bekleniyor.
Yeni-Faşizmin inşası...
Eğitim sistemi değişti, okullar üniversiteler “temizlendi”, devlet bürokrasisi, güvenlik örgütlerinin personeli, savcılar, hâkimler siyasal İslam yanlısı personelin eline geçti. Hapishaneler, siyasal İslama muhalif yazarlar, sanatçılar, genel anlamda muhalif entelijansiya ile doldu. En son 7 bin personel ile bekçilik sisteminin canlandırılması, Siyasal İslamın toplumun kılcal damarlarına kadar nüfuz etmeye, vatandaşları çarşıda, mahallede, kapısının önünde bile izlemeye-bastırmaya kararlı olduğunu gösteriyor.
Eğitim sistemi değişti, okullar üniversiteler “temizlendi”, devlet bürokrasisi, güvenlik örgütlerinin personeli, savcılar, hâkimler siyasal İslam yanlısı personelin eline geçti. Hapishaneler, siyasal İslama muhalif yazarlar, sanatçılar, genel anlamda muhalif entelijansiya ile doldu. En son 7 bin personel ile bekçilik sisteminin canlandırılması, Siyasal İslamın toplumun kılcal damarlarına kadar nüfuz etmeye, vatandaşları çarşıda, mahallede, kapısının önünde bile izlemeye-bastırmaya kararlı olduğunu gösteriyor.
(...)
Ve muhalefet
Son referanduma kadar muhalefet alanı, liderliğinin tüm istikrarsızlıklarına ve hatalarına karşın CHP’yi de içeriyordu. Artık o kadar emin değilim;
Son referanduma kadar muhalefet alanı, liderliğinin tüm istikrarsızlıklarına ve hatalarına karşın CHP’yi de içeriyordu. Artık o kadar emin değilim;
(...)
Subscribe to:
Posts (Atom)