Siyasal İslamın yazarlarının ezberleri realitenin duvarına çarpınca bozuldu. Paranoya böyle durumlarda ortaya çıkar. Şimdi Türkiye’nin, çok yönlü bir kuşatmayla karşı karşıya olduğuna, geleneksel müttefikleriyle, geleneksel düşmanlarının (herkesin) bu komploda buluştuğuna inanıyorlar.
Bu sırada bu “geleneksel müttefiklerin” dünyasında başka bir hava, Londra’da, Afganistanlı bir taksi şoförünün bana sorduğu, “AKP ne yapmak istiyor? İslamcı olmayan tek modern Müslüman devleti mi yıkmaya çalışıyor?” sorusu var. Dış politika çevrelerinin yayınlarındaki tartışmalarda soruluyor: “Stratejik coğrafyadaki bu müttefik ülke çökerek küresel boyutlarda bir felakete yol açar mı?”
‘Bu ülke çöküyor mu?’
Batı basınında genel kanı, özellikle Erdem ve Can arkadaşlarımızın yaşadıklarının, yazdıklarının merceğinden baktıklarında, Türkiye’nin şu andaki durumunun sürdürülemez olduğu yönünde.
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Monday, February 29, 2016
Thursday, February 25, 2016
Büyük resmin parçaları yerine oturuyor
“Büyük resmin” parçaları giderek yerine oturuyor; göründüğü kadarıyla da resim,19. yüzyılın sonuna benzemeye başlıyor.
Beni yine “büyük resme” bakmaya, geçen hafta Financial Times’da yayımlanan,“artan korumacılık eğilimlerine” ilişkin yorum, bu ay yayımlanan silahlanmayla ilgili iki rapor yönlendirdi.
Küreselleşme nasıl bitiyor?
19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan son çeyreğinde hızlanan bir küreselleşme 20. yüzyılın başında, iki büyük savaşla, faşizmle, devrimlerle çökmüştü. Bu çöküşün nedenleri arasında iki eğilim özellikle dikkat çekiyor.Birincisi ülkelerin içinde gelir dağılımının bozulmasında hızlanma; ikincisi, ülkeler arasındaki gelir dağılımı dengesinin yeni yükselenlerin etkileriyle değişmeye başlaması.
19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan son çeyreğinde hızlanan bir küreselleşme 20. yüzyılın başında, iki büyük savaşla, faşizmle, devrimlerle çökmüştü. Bu çöküşün nedenleri arasında iki eğilim özellikle dikkat çekiyor.Birincisi ülkelerin içinde gelir dağılımının bozulmasında hızlanma; ikincisi, ülkeler arasındaki gelir dağılımı dengesinin yeni yükselenlerin etkileriyle değişmeye başlaması.
(...)
Monday, February 22, 2016
Yönetilemeyen ülke
Ankara’daki ikinci katliam bir kez daha gösterdi: Türkiye yönetilemeyen bir ülkedir. Financial Times da “Suriye Afganistan’a, Türkiye Pakistan’a benzemeye başladı” diyor.
Yapı çözülüyor
Yönetenler, “kamu düzenini” açık şiddet, baskı, keyfi yargılama-cezalandırma, sansür uygulamadan, muhalefeti susturmadan sağlayamıyorlarsa; sınıflardan, etnik gruplardan, farklı dini aidiyetlerden, yaşam tarzlarından oluşan bir toplumun yapısının dağılmaması için gereken uzlaşmaları sağlayamıyorlarsa yönetemiyorlar demektir.
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Yapı çözülüyor
Yönetenler, “kamu düzenini” açık şiddet, baskı, keyfi yargılama-cezalandırma, sansür uygulamadan, muhalefeti susturmadan sağlayamıyorlarsa; sınıflardan, etnik gruplardan, farklı dini aidiyetlerden, yaşam tarzlarından oluşan bir toplumun yapısının dağılmaması için gereken uzlaşmaları sağlayamıyorlarsa yönetemiyorlar demektir.
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Thursday, February 18, 2016
Faşizm ve yerde sürüklenen çıplak kadın bedeni
Gündemde, anayasa, Baykal, savaş filan var ama o fotoğraf ve Emel Armutçu arkadaşımızın yazısı aklımdan çıkmıyor. Bu nasıl bir vahşet? Hangi anlamlar sistemi içine koyarak konuşulabilir? Belki, faşizm, totalitarizm ve erkeklik (biyolojik değil, toplumsal olarak yapılandırılmış) kavramlarından yararlanabiliriz.
Faşizm, totalitarizm...
Faşizmin ekonomi politiği, hareket olarak ve iktidardaki farklı sınıfsal özellikleri, devlet yapısı, her ülkede farklı özellikler sergileyebileceği bir yana, konuşmak istediğimiz konuyla yakından ilgili özelliklerinin başında totalitarizm, homojenlik arzusu, ideolojik ve teorik olarak savunulan erkek dayanışması - kadın düşmanlığı geliyor.
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Faşizm, totalitarizm...
Faşizmin ekonomi politiği, hareket olarak ve iktidardaki farklı sınıfsal özellikleri, devlet yapısı, her ülkede farklı özellikler sergileyebileceği bir yana, konuşmak istediğimiz konuyla yakından ilgili özelliklerinin başında totalitarizm, homojenlik arzusu, ideolojik ve teorik olarak savunulan erkek dayanışması - kadın düşmanlığı geliyor.
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Monday, February 15, 2016
Uçurumun kenarından notlar...
Kimi okuyucular yazdıklarımı çok kötümser
buluyorlar. Ne yazık ki iflas etmiş bir uygarlığın içinde ve iflas etmiş
Osmanlı’yı tekrarlamaya çalışırken, Osmanlı’nın çöküşünü tekrarlamaya
başlayan bir rejim altına yaşarken iyimser olmak zor. Bu rejim, “Türkiye tribünden izleyecek bir ülke değil” diyor, acilen sahaya inmek istiyor. Peki, öyleyse buyurun sahayı konuşalım
‘Aşağılık, şerefsiz bir on yıl’
Münih Güvenlik Konferansı 2016’nın yayımladığı “Sınırsız krizler, pervasız oyunbozanlar, aciz koruyucular” başlıklı Güvenlik Raporu...
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
‘Aşağılık, şerefsiz bir on yıl’
Münih Güvenlik Konferansı 2016’nın yayımladığı “Sınırsız krizler, pervasız oyunbozanlar, aciz koruyucular” başlıklı Güvenlik Raporu...
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Sunday, February 14, 2016
“Öngörülemez istikrarsızlıkların” zamanı
(Birgün, 14 Şubat 2016)
ABD, istihbarat kompleksinin (CIA, FBI, NSA, DIA) en üst düzey görevlisi James Clapper, 9 Şubat salı günü, Senato İstihbarat Komitesi’ne sunduğu yıllık raporun açış konuşması dünya “jeopolitik mimarisinin” çok kritik bit noktada olduğunu vurguluyordu. Clapper, kimi ulus devletlerin parçalanmaya başladığın, kimileri için ciddi rejim riskleri oluştuğunu, kimilerinin de tehlikeli istikrarsızlık olasılıklarıyla karşı karşıya olduğunu, kaynak sıkıntısının silahlı çatışmaları beslediğini, göçmenler krizinin Avrupa’yı tehdit ettiğini, Afganistan’da bir siyasi çöküş olasılığını,40 ülkede teröristlerin aktif olduğunu, teknolojik gelişmelerin yeni güvenlik zaaflarını da beraberinde getirdiğin vurguluyordu. Clapper’e göre “öngörülemez istikarsızlığın artık ‘yeni normal’ olma durumu” devam ediyordu.
Ne yazık ki, bu tipin gözlemlerine katılıyorum. Gerçekten de, kapitalizmin, II. Dünya Savaşı sonrasında ABD hegemonyasında oluşan “küresel jeopolitik mimarisi”, Soğuk Savaş sonrası iç tutarlılığını kaybetme noktasından, mali krizle birlikte hızla dağılma aşamasına gelmiş durumda. Ancak, Clapper’in tek tek sıraladığı bu risklerin kesiştiği noktalara, örneğin Suriye platformuna, bakarak, daha fazlasını söylemek de olanaklı. Bu bağlamda, Clapper’in “öngörülemez istikrarsızlıklar dönemi” olarak nitelediği durumu düşünmeye yardım edecek beş kritik dinamik üzerinde durmaya çalışacağım.
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
ABD, istihbarat kompleksinin (CIA, FBI, NSA, DIA) en üst düzey görevlisi James Clapper, 9 Şubat salı günü, Senato İstihbarat Komitesi’ne sunduğu yıllık raporun açış konuşması dünya “jeopolitik mimarisinin” çok kritik bit noktada olduğunu vurguluyordu. Clapper, kimi ulus devletlerin parçalanmaya başladığın, kimileri için ciddi rejim riskleri oluştuğunu, kimilerinin de tehlikeli istikrarsızlık olasılıklarıyla karşı karşıya olduğunu, kaynak sıkıntısının silahlı çatışmaları beslediğini, göçmenler krizinin Avrupa’yı tehdit ettiğini, Afganistan’da bir siyasi çöküş olasılığını,40 ülkede teröristlerin aktif olduğunu, teknolojik gelişmelerin yeni güvenlik zaaflarını da beraberinde getirdiğin vurguluyordu. Clapper’e göre “öngörülemez istikarsızlığın artık ‘yeni normal’ olma durumu” devam ediyordu.
Ne yazık ki, bu tipin gözlemlerine katılıyorum. Gerçekten de, kapitalizmin, II. Dünya Savaşı sonrasında ABD hegemonyasında oluşan “küresel jeopolitik mimarisi”, Soğuk Savaş sonrası iç tutarlılığını kaybetme noktasından, mali krizle birlikte hızla dağılma aşamasına gelmiş durumda. Ancak, Clapper’in tek tek sıraladığı bu risklerin kesiştiği noktalara, örneğin Suriye platformuna, bakarak, daha fazlasını söylemek de olanaklı. Bu bağlamda, Clapper’in “öngörülemez istikrarsızlıklar dönemi” olarak nitelediği durumu düşünmeye yardım edecek beş kritik dinamik üzerinde durmaya çalışacağım.
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Thursday, February 11, 2016
İstikrar olmadı, savaş verelim!
AKP'ye "yurtta sulh cihanda sulh” ilkesi pek sınırlayıcı geliyordu. Türkiye, bölgede lider, istikrar getiren dünya gücü olmalıydı. Olamadı. Şimdi daha büyük düşünmek gerekiyor: Dünya devleti olamadık. Dünya savaşı çıkaran devlet olalım...
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Monday, February 08, 2016
Dünya ekonomisinde yeni bir yol ayrımına doğru
Mali krizin 8. “kalıcı durgunluk” durumunun 7. yılında, ekonomi yorumcuları arasında, egemen ekonomik büyüme (kriz yönetme-E.Y.) modelini sorgulayanların sayısı artıyor. Dünyanın en büyük yatırım bankalarından Goldman Sachs’ın bir araştırması “kapitalizmin işleyişi (verimliliği) üzerine köklü sorular sormaya başlayabileceklerini” söylüyor.
Yeni bir resesyon olasılığı ararken
Cuma günü açıklanan İstihdam Raporu, ABD ekonomisinin ocak ayında, beklenenden 40 bin daha az, 150 bin civarı yeni iş yaratabildiğini gösteriyordu. S&P 500 indeksi açıklamanın ardından 1900’ün altında geri döndü. Nasdaq yüzde 3.25 değer kaybetti.
(...)
CHP’nin ekonomi kurmayları belli ki bu tartışmalardan habersizler. Hâlâ “Merkez Bankası bağımsızlığı”, “enflasyonla mücadele” gibi mali piyasaların neoliberal takıntılarıyla uğraşıyorlar.
(...)
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Yeni bir resesyon olasılığı ararken
Cuma günü açıklanan İstihdam Raporu, ABD ekonomisinin ocak ayında, beklenenden 40 bin daha az, 150 bin civarı yeni iş yaratabildiğini gösteriyordu. S&P 500 indeksi açıklamanın ardından 1900’ün altında geri döndü. Nasdaq yüzde 3.25 değer kaybetti.
(...)
CHP’nin ekonomi kurmayları belli ki bu tartışmalardan habersizler. Hâlâ “Merkez Bankası bağımsızlığı”, “enflasyonla mücadele” gibi mali piyasaların neoliberal takıntılarıyla uğraşıyorlar.
(...)
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Thursday, February 04, 2016
Fantezi, felaket, fetiş
Liberal entelektüellerin “AKP demokratikleştirecek”
fantezisi çökerken bir felakete dönüştü. Dün bu fanteziye kapılanlar,
bugünkü felakete katkıda bulunmuş olmanın ağrılarına katlanabilmek için
bir “kötü Erdoğan” fetişi yaratıp ona
tutunmaya çalışıyorlar. Ne bu gerçekle ne de hatalarının kaynağıyla
yüzleşmeye hiç niyetleri yok. Aksine, dün kendilerini aldatanların
çevrelerinde dolaşmaya, masalarına oturmaya devam ediyorlar. Sanırım
liberalizmin “doğasında var”...
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Monday, February 01, 2016
Havada isyan kokusu...
“Yönetilenler artık eskisi gibi yönetilmek istemiyor.” Böyle durumlarda hava isyan kokmaya başlar.
Şimdi havada isyan kokusu ve korkusu var.
Geçen hafta, Financial Times, New York Times gazetelerinde yorumlar, Davos zirvesinde yapılan tartışmalardan hareketle, yerel işçi sınıflarının, seçkinlerin yönetme kapasitesine (egemen sınıfların temsilcilerine) olan güvenlerini kaybettiklerini yazıyordu. İngiltere’de Muhafazakâr Parti’nin eski başkanı W. Hague’e göre, “aşırı akımlar iktidardan bir mali kriz uzakta”. (Daily Telegraph)
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Şimdi havada isyan kokusu ve korkusu var.
Geçen hafta, Financial Times, New York Times gazetelerinde yorumlar, Davos zirvesinde yapılan tartışmalardan hareketle, yerel işçi sınıflarının, seçkinlerin yönetme kapasitesine (egemen sınıfların temsilcilerine) olan güvenlerini kaybettiklerini yazıyordu. İngiltere’de Muhafazakâr Parti’nin eski başkanı W. Hague’e göre, “aşırı akımlar iktidardan bir mali kriz uzakta”. (Daily Telegraph)
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Subscribe to:
Posts (Atom)