Yeni bir yıla girerken eskiyenin bilançosunu çıkarmak, geleceğe yönelik birtakım değerlendirmeler yapmayı denemek âdettendir. Devletlere,
ekonomilere bölünmüş de olsa, dünya 20. yüzyılın başından bu yana
giderek bütünsel bir sistem özellikleri sergiliyor. Her yıl, o kadar
çok, “çok önemli” tanımına uygun olay yaşanıyor ki... “Böyle bir bilançoyu oluşturmaya nereden başlamalı, hangi olayları içine katmalı?”
Bir derginin anlam yüklü ölümü 2014’ün,
yaklaşık 35 yıl sürecek bir siyasi-ekonomik altüst oluş dönemini
başlatan bir savaşın 100. yıldönümü olmasının simgesel yükü altında
düşünürken, Amerika’da yayımlanan liberal eğilimli, ünlü The New Republic dergisinde yaşananlar dikkatimi çekti. The New Republic 1914
yılında, savaş yanlısı liberal entelektüeller tarafından, hem içe dönük
bir dış politikayı savunan muhafazakârlara, hem aşırı sola, hem de
liberalizmin aşırılıklarına karşı kurulmuş.
(...)
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Geçen hafta salı günü Küba Devlet Başkanı Raul castro ile ABD Devlet Başkanı Barack Obama 45
dakika süren bir telefon konuşması yaptılar. Böylece ABD ve Küba
arasında diplomatik ilişkiler yarım asır sonra yeniden kurulmuş
oluyordu. Çarşamba sabahı kimi tutukluların serbest bırakılmasıyla, bir
tür “casus” değiş tokuşu gerçekleşti. Castro ve Obama
halklarına hitaben birer televizyon konuşması yaparak bu tarihi
gelişmeyi, yeni bir reform sürecinin başladığını açıkladılar.
New York Times olayı “Hoş geldin Küba” başlıklı bir yorumla karşıladı. Brezilya Devlet Başkanı Dilma Roussef
de, Mercosur zirvesinde yaptığı bir konuşmada, ABD ve Küba arasında
diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasının, ABD sermayesinin Küba’ya
girmesini kolaylaştırarak, “uygarlıkta bir değişim” anlamına geldiğini söylemiş (Folha de S. Paulo, 17/12/2014). Folha, haberinde “Brezilya sermayesinin Küba’ya, dışa açılma başlamadan girerek avantajlı bir konum elde etmeyi amaçladığını” da yazıyor.,
‘Normalleşme’
(...)
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Geçen hafta iki rapor yayımlandı. Bunlardan biri, Amerika Senatosu İstihbarat Komisyonu’nun açıkladığı, CIA’nın işkenceleriyle ilgili rapordu. İkincisi de internetin gelişmesini izleyen World Wide Web Vakfı tarafından hazırlanmış WEB İndeks 2014-15 raporuydu. Birincisi malumu ilan ediyordu ama “dünyayı sarstı.” İkincisi, internet kullanımı ilk yayılmaya başladığında büyük bir heyecanla savunulan, “eşitlik, özgürlük getiriyor” iddialarının ne kadar abartılı olduğunu sergileyen “beklenmedik” gelişmelere ilişkindi ama medyada gördüğü ilgi, tek tük yorumcuların köşelerinden öteye geçmedi.
(...)
İnternet ve düş kırıklığı
WEB indeksi 2014-15 Raporu bence CIA işkence raporundan çok daha önemli. Bu rapor internet ortaya çıktığından bu yana dijital teknolojiye atfedilen “eşitlik, özgürlük” getirme beklentilerinin sınırlarını, düş kırıklığı yaratacak düzeyde ortaya koyuyor.
(...)
Yazının tamamını okumak için tık layınız
08 Aralık 2014 Pazartesi
Dört günlüğüne de olsa Londra’nın berbat havasından kurtaracak bir tatil için, İspanya’nın Sevilla kentindeyim. “Bu pazartesi yazımı yazmam” diye
düşünüyordum. Ne yazık ki tatile kendimi de götürdüğüm, son günlerdeki
gelişmeleri de kafamdan çıkaramadığım için, yazmadan duramıyorum, ama bu
biraz tatildeki insanın kaygıyı rüzgâra savurup “yüksekten uçma” eğilimlerini yansıtan bir yazı olacak.
AKP Türkiyesi’nde, AKP’nin II. döneminde başlayan ve giderek hızlanan gelişmeleri bir “istikrarlı istikrarsızlık” durumu olarak tanımlayabiliriz. Böyle bir durumda, istikrarı bozan etkenler değişmeden kendilerini tekrarlarlar. Bu nedenle, “istikrar” bozulmakta olmasına karşın ne yönde ve nasıl bozulmakta olduğu görülebilir. Bir süredir bu “istikrarsızlığın istikrarının” bozulmakta olduğunu, bozulmanın yönünün giderek öngörülemez olmaya başladığını düşünüyorum.
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Haziran ayında 110 dolar civarında seyreden ham
petrolün varil fiyatının birkaç ay içinde 80 doların altına düşmesiyle
birlikte yine tartışmalar canlandı.
Petrol
fiyatında ortaya çıkan belirgin, ani değişikliklerin önemli ekonomik,
siyasi nedenlerle ilişkilendirilmesi, küresel çapta ortaya çıkacak
sonuçları üzerinde spekülasyonların yoğunlaşması kaçınılmaz. Ek olarak,
bu kez, dünya ekonomisi 2007 yılında patlak veren bir finansal krizin
uzun dönemli sonuçlarıyla boğuşurken petrolün fiyatındaki bu düşüş, yine
Amerika’dan kaynaklanacak bir yeni finansal kriz olasılığını gündeme
getiriyor.
Kaygılar, teoriler...
Yazının devamını okumak için tıklayınız