Başkan Obama’nın salı günü Birleşmiş Milletler toplantısında yaptığı yaklaşık 40 dakikalık konuşma, ABD dış politikasına, Ortadoğu’ya ilişkin bir “ayar” verilmekte olduğuna işaret ediyordu.
Obama’dan sonra konuşan İran Devlet Başkanı Ruhani,
ABD ve Rusya arasında Suriye’deki kimyasal silahlar bağlamında başlayan
yakınlaşmaya, İran’ın nükleer silah tartışmalarına son vermeye kararlı
olduğuna ilişkin bir işbirliği mesajıyla katıldı. Cuma günü BM Güvenlik
Konseyi Suriye konusunda, askeri müdahale içermeyen bir öneriyi oybirliği ile kabul etti. ABD Başkanı, 1979’dan bu yana ilk kez İran Devlet Başkanı’nı telefonla aradı.
Hafta
boyunca uluslararası basında uzmanların, ABD’nin Büyük Ortadoğu
coğrafyasına ilişkin şekillenmekte olduğunu düşündüren yeni politikasını
yorumlamaya çalışan yazılarında, “dünya gücü”, “bölge lideri”, “yükselen güç” olduğunu
iddia eden AKP Türkiyesi’nin ismi geçmiyordu. Bölgedeki oyuncuların
dışlanmasından yakınan bir Suudi uzmanın yorumunda bile… (Al Awsat, 26/09) Türkiye’nin bu yıl, Şengen İşbirliği Örgütü’nün toplantısına davet edilmemiş olduğunu (EursiaNet, 25/09), Financial Times’da Türkiye’nin bölgede yalnız kaldığını anlatan (26/09) yorumunu da ekleyelim.
(...)
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Monday, September 30, 2013
Monday, September 23, 2013
'Suriye Aslında İran, O da Başka Bir Şey'
Suriye’deki kimyasal silahlar bağlamında, ABD ile Rusya
arasında savaşı önleyebilecek bir anlaşma şekillenirken İran’ın yeni
devlet başkanının açılımları bana geçen yıl ağustos ayında bir çarşamba
yazımda kullandığım bu başlığı anımsattı.
ABD ve Rusya, derken... İran
(...)
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
ABD ve Rusya, derken... İran
(...)
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Monday, September 16, 2013
Dünya Ekonomisinde Yeni Dönem
Geçen hafta dünya basınında en çok konuşulan konuların başında,
Suriye krizinin yanı sıra, Lehman Brothers’ın iflasının 5. yılında “dünya ekonomisinde yeni bir dönem” olasılığı vardı. Bu yeni dönemin, AKP Türkiyesi açısından iyi bir haber olduğunu söylemekse çok zor.
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Monday, September 09, 2013
Stratejik, Trajik, Tuhaf - I
ABD’nin Suriye’ye askeri müdahale planının arkasında, insani amaçlar değil stratejik
çıkarlar yatıyor. Tarih gözlerimizin önünde tekerrür etmeye başladı,
dün Irak’tı yeri, bugün Suriye. Ancak, ikinci kez yaşananlar da trajik. Tuhaflığa gelince o da AKP hükümetinin Suriye politikasıyla ilgili.
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Monday, September 02, 2013
Önemlinin Anlamı!
Osmanlı orduları Viyana’yı kuşattığı sırada, kilisenin
büyükleri, kentin kadınlarına bekâret kemeri takmayı tartışıyorlarmış.
Biri geçenlerde “kızlarla erkeklerin aynı merdiveni kullanmalarından rahatsız olduğunu” söylüyordu, ondan önce de biri “hamile kadınların sokaklarda dolaşmasından”… Şeytan da kadınların elbiselerine takmış kafayı; hep çıkarmak istermiş.
Belli ki başımızda çok büyük sorunlar var. Yoksa iktidar partisinin genel başkan yardımcısı Mehmet Ali Şahin, “Gezi eylemleri müebbetlik suç kapsamında” der miydi? Belli ki hükümet kendi geleceğinden kaygılı. Vatandaşların önemli bir kısmı da geleceklerinden... Dışişleri Bakanı da illa Suriye’yi işgal edecek... İnsanın aklına Red Kit’in “Hâkim Ben” macerasındaki, her seferinde söze “asalım” diye başlayan savcı (aynı zamanda kasabanın ölü kaldırıcısı) geliyor.
Bu resme biraz geri çekilip baktığımızda, bölgedeki savaşlar, isyanlar, darbeler. Biraz daha uzaktan bakarsak, küresel ekonomik kriz, gerileyen hegemonyacı güç... Nihayet iyice uzaktan, örneğin uzaydan bakacak olsak mavisi solmaya başlayan bir gezegen... Bu sonuncusu çok yararlı bir perspektif sunuyor. Çünkü diğer sorunların çözülebilmesi için mavi gezegenin yaşamı destekleyecek durumda kalması gerekiyor. İşte bu noktada karşımıza “önemlinin anlamına” ilişkin zorlu bir soru çıkıyor.
Batmış bu dünya, bitmiş bu dünya
Orhan Gencebay, ciddi teolojik, siyasi sorunları çağrıştıran şarkısında, “Batsın bu dünya, bitsin bu dünya” diyordu. Geçenlerde birisi elime, al tatilde okursun diyerek “10 Milyar” başlıklı bir kitap sıkıştırdı. Uçakta okurken o şarkıyı anımsadım: Gerçekten “bitmiş bu dünya”...
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Belli ki başımızda çok büyük sorunlar var. Yoksa iktidar partisinin genel başkan yardımcısı Mehmet Ali Şahin, “Gezi eylemleri müebbetlik suç kapsamında” der miydi? Belli ki hükümet kendi geleceğinden kaygılı. Vatandaşların önemli bir kısmı da geleceklerinden... Dışişleri Bakanı da illa Suriye’yi işgal edecek... İnsanın aklına Red Kit’in “Hâkim Ben” macerasındaki, her seferinde söze “asalım” diye başlayan savcı (aynı zamanda kasabanın ölü kaldırıcısı) geliyor.
Bu resme biraz geri çekilip baktığımızda, bölgedeki savaşlar, isyanlar, darbeler. Biraz daha uzaktan bakarsak, küresel ekonomik kriz, gerileyen hegemonyacı güç... Nihayet iyice uzaktan, örneğin uzaydan bakacak olsak mavisi solmaya başlayan bir gezegen... Bu sonuncusu çok yararlı bir perspektif sunuyor. Çünkü diğer sorunların çözülebilmesi için mavi gezegenin yaşamı destekleyecek durumda kalması gerekiyor. İşte bu noktada karşımıza “önemlinin anlamına” ilişkin zorlu bir soru çıkıyor.
Batmış bu dünya, bitmiş bu dünya
Orhan Gencebay, ciddi teolojik, siyasi sorunları çağrıştıran şarkısında, “Batsın bu dünya, bitsin bu dünya” diyordu. Geçenlerde birisi elime, al tatilde okursun diyerek “10 Milyar” başlıklı bir kitap sıkıştırdı. Uçakta okurken o şarkıyı anımsadım: Gerçekten “bitmiş bu dünya”...
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Subscribe to:
Posts (Atom)