Mısır’da Müslüman Kardeşler akımının (İhvan) deneyimine, toplumun
geri kalanı üzerinde yarattığı olumsuz etkilerden hareketle değil, kendi
projesini gerçekleştirme çabaları bağlamında bakmak istiyorum. Çünkü
İhvan’ın deneyiminde, rejim/sistem/yapı karşıtı akımların, toplumsal
hareketlerin projeleri açısından, liberal fantezilerden korunmayı kolaylaştırabilecek değerli derslerin olduğuna inanıyorum.
(...)
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Monday, August 26, 2013
Monday, August 19, 2013
Mısır'da Bir 'Trajedi'
Aslında klasik anlamda trajedi demek de kolay değil. Oyunun ufkunda ne bir “katarsis” ne de adaletin yerini bulmasının ardından yeni bir “düzen” olasılığı görünüyor. Aklıma Jacobean Trajedi, John Webster’in (1578-1632), sonunda, herkesin ya öldüğü ya da onurunu kaybettiği “intikam piyesleri” geliyor.
Olayların akışı
Müslüman Kardeşler (İhvan) adına devlet başkanı seçilen Mursi’nin bir yıllık yönetim fiyaskosuna tepki olarak Mısır halkı milyonların katıldığı protesto gösterileriyle meydanları, sokakları doldurdular. İhvan’ın sivil güçleri bu kalabalıklara, Hıristiyan azınlığa saldırmaya başladı.
Yazının devamını okumak için "tık"
Olayların akışı
Müslüman Kardeşler (İhvan) adına devlet başkanı seçilen Mursi’nin bir yıllık yönetim fiyaskosuna tepki olarak Mısır halkı milyonların katıldığı protesto gösterileriyle meydanları, sokakları doldurdular. İhvan’ın sivil güçleri bu kalabalıklara, Hıristiyan azınlığa saldırmaya başladı.
Yazının devamını okumak için "tık"
Monday, August 12, 2013
Bayramda Acı Şeker
Bayram tüm Müslümanlar için ramazanı geçirmiş olmanın iç huzuru
ile umut, barış, dostluk, birlik zamanı anlamına geliyor, gelmesi
gerekiyor. Ne yazık ki Müslüman dünyası bu duygulardan, huzurdan çok uzak bir dönemden geçiyor.
Kanlı ufuklarda kısa bir tur
Tunus’tan Zanzibar’a, Suriye’den Sri Lanka’ya Müslümanlar ya kendi aralarında ya da Hıristiyan ve Hindu dininden gruplarla çatışma halindeler. Bu çatışma ve kargaşa da yalnızca dinlerden kaynaklanmıyor. Dinler ne barışçıdır ne de hoşgörülü. Her din, diğer dinleri dışlayan mutlak hakikatlere dayanır, mutlak inanç talep eder. İnsanlığın 21. yüzyılına göre ağır, kısıtlayıcı kurallar, yasalar ve cezalandırma, “ötekini” tanımlama biçimleri içerir. Yine de tüm bunlara karşın o dinleri benimsemiş insanların her zaman en aşırı, en sert biçimleri seçmediklerini, değişik toplumlarda değişik hoşgörü düzeyleri sergileyebildiklerini biliyoruz.
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Kanlı ufuklarda kısa bir tur
Tunus’tan Zanzibar’a, Suriye’den Sri Lanka’ya Müslümanlar ya kendi aralarında ya da Hıristiyan ve Hindu dininden gruplarla çatışma halindeler. Bu çatışma ve kargaşa da yalnızca dinlerden kaynaklanmıyor. Dinler ne barışçıdır ne de hoşgörülü. Her din, diğer dinleri dışlayan mutlak hakikatlere dayanır, mutlak inanç talep eder. İnsanlığın 21. yüzyılına göre ağır, kısıtlayıcı kurallar, yasalar ve cezalandırma, “ötekini” tanımlama biçimleri içerir. Yine de tüm bunlara karşın o dinleri benimsemiş insanların her zaman en aşırı, en sert biçimleri seçmediklerini, değişik toplumlarda değişik hoşgörü düzeyleri sergileyebildiklerini biliyoruz.
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Monday, August 05, 2013
AKP Türkiyesi'nin Yeni İmajı
Siyasal İslamın yazarlarının yorumlarında “Türkiye artık kendisini dünyanın hamisi görenlerin hedefindedir. Bu da büyüdüğü ve etki alanını genişlettiği içindir” gibisinden saptamalara rastlamaya başladık. Türkiye birilerinin hedefinde midir ben bilemem. Ama “kendisini dünyanın hamisi olarak görenlerin” Türkiye’yi
tartışmaya, yakın zamana kadar destekledikleri, AKP’nin de bir madalya
gibi taşıdığı, imajı sorgulamaya başladıkları kesin.
Geçmişte, AKP hükümetini desteklemiş çevrelerden “Gezi Olayı”ndan sonra gelmeye başlayan yorumlar genellikle “On yıl önce... demokratikleştirme vaadi, ılımlı İslam, bölgede lider... beklentiler vb.” ifadeleriyle başlıyor, düş kırıklığına ilişkin saptamalarla devam ediyor. Sonunda hemen hepsi aynı noktada buluşuyor: “Demokrasi, hukuk devleti diye geldi ben ne dersem o olur diyen bir otokrat oldu. Stratejik derinliği, ABD ve AB ile uyumu vardı. Batı ile Doğu arasında aracılık, tercümanlık yapan, Arap ülkelerini demokrasiye doğru yönlendiren, olaylara yön veren bir oyun kurucu olacaktı, olayların dışında, etkisiz bir seyirciye dönüştü.”
Putin ile Erdoğan
(...)
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Geçmişte, AKP hükümetini desteklemiş çevrelerden “Gezi Olayı”ndan sonra gelmeye başlayan yorumlar genellikle “On yıl önce... demokratikleştirme vaadi, ılımlı İslam, bölgede lider... beklentiler vb.” ifadeleriyle başlıyor, düş kırıklığına ilişkin saptamalarla devam ediyor. Sonunda hemen hepsi aynı noktada buluşuyor: “Demokrasi, hukuk devleti diye geldi ben ne dersem o olur diyen bir otokrat oldu. Stratejik derinliği, ABD ve AB ile uyumu vardı. Batı ile Doğu arasında aracılık, tercümanlık yapan, Arap ülkelerini demokrasiye doğru yönlendiren, olaylara yön veren bir oyun kurucu olacaktı, olayların dışında, etkisiz bir seyirciye dönüştü.”
Putin ile Erdoğan
(...)
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Subscribe to:
Posts (Atom)